Sene 2008, ortaokul bitmiş, yaz tatili, memleketteyiz..
Liseye kayıt olacağım, ama memleketten (Sinop) geç geldik.
Kayıt yaptırmak için okula gittik, müdür:”Geç kaldınız, okulda yer yok!” diyor. Okula almıyor, yokuş yapıyor, notun düşük diyor. Notlarım fena değil, 100 üzerinden 81,53 puan.
Arkadaşlarım vardı, notları benden çok aşağıda olup, en iyi bölüme giren -57 puan-, onlar Anadolu Lisesi’ne girmişlerdi ama beni almadı müdür, ben üzüldüm. Babama kızıyorum, köyden geç geldik senin yüzünden almıyorlar diye..Babam ben aldırırım ağlama sen falan dedi. Müdürün derdi para kopartmak imiş aslında. O zaman 150 lira iyi paraydı. Ağabeyim bulup vermişti bana, müdüre vermiştik, bir şekilde kayıt olmuştuk.
Neyse beni Anadolu Meslek Lisesi’ne almadı müdür tabii, normal düz meslek lisesine yerleştirdi (9/K).
“Neyse,” dedim ben. “Olsun, en azından başladık okula, daha sonra geçerim belki” dedim.
Bir ay geçti öyle, derslerim iyiydi, derse katılırdım öğretmenlerim de sevmişti beni.
Aradan bir ay geçti veli toplantısı oldu bir pazar sabahı.
Rahmetli annem ile toplantıya gittik. Toplantı güzel geçti ben hevesliyim hayaller kuruyorum okuyacağım ama ne olacağım bilmiyorum tabii. Muhasebeci falan çıkıyordu sanırım o liseden.
Okumaya hevesliyim yolda annem ile konuşarak geliyoruz..sonra bizim mahalleye girdik, sokağın başında iken karşıdan gelen bir araba gördüm, beyaz bir şahin olması lazım. İçinde beş tane adam üzerimize geliyor sonra dikkatimi çekti, bir baktım arka koltukta ortada babam oturuyor.
Yanında iki tane adam, önde şoför ve şoförün yanında bir adam daha.. Yanımızdan basıp geçtiler. Ben hemen aradım babamı o zaman on beş yaşımdayım işte, “Baba nereye gidiyorsun?” dedim.
–“Siz gidin eve oğlum, ben geleceğim!” dedi.
Tamam dedim. Annem ile eve doğru yürüdük, eve geldik.
Evde ablamda bir telaş..
Sorduk:
– “Ne oldu? babam nereye gitti?”
–”Polisler götürdü! ”
O da ne yapacağını bilmez bir halde sağı solu arıyor..birkaç saat sonra emniyete gittik babamın peşinden.. Babamı gördüm, ellerinde telefonu ve bütün özel eşyalarını toplamış…
Geldi bana verdi: “Yargıtay kararı bozmuş üç yıl daha yatacakmışım..” dedi..
Gidiş o gidiş.. sonra bir ay daha devam edebildim liseye…maddi durum el vermedi. Lise hayatım iki ay sürdü.. öğretmenlerim bırakacağıma inanamadı, ama bıraktım..(8 Kasım 2008)
İş Hayatı
Babamın mesleği mermer ustalığı. Altı yedi yaşlarımda babam ile inşaata gitmek için can attığımı hatta beni yanında işe götürmediğinde ağladığımı hatırlıyorum. Okuldayken beşinci sınıfta cuma günleri okul çıkış zili çaldığında “yarın hafta sonu inşaata çalışmaya gideceğim oley” diye sevindiğimi hatırlıyorum.
Bana çalışmak zevkli bir oyun gibi gelirdi. On yaşımı geçtiğimde ise babam beni götürmek için can atardı çünkü artık işe yarıyor idim. Sokakta top oynamaktan, oyun oynamaktan hoşlanmazdım. Futbolu hiç sevmedim bu arada.
On beş yaşıma kadar bu şekilde; yaz tatillerinde, hafta sonu tatillerinde, bazen öğlen okuldan çıkar dolmuşla babamın yanına inşaata gider, yardım eder çalışırdım.
Çocuk yaşta usta olmuştum, tek başına inşaatta iş bitirir, ustalık yapardım. Hatta babam cezaevine girdikten sonra yarım kalan işleri bile okuldan sonra gidip ben tamamladım.
Daha sonra liseyi bırakmak zorunda kaldım ve ağabeyim de matbaada usta olarak çalışıyordu 8 yaş vardı aramızda. O dönem nerede iş bulsak, tornacı da mı çalışsa, matbaada mı diye evde konuşuluyordu. Ben de ağabeyimin yanında çalışmak istedim. Daha önce birkaç kez ziyaretine gitmiştim, “orası olsun madem…” dedim.
11 Kasım 2008. Matbaada iş başı yaptım. Yaşım on beş, çırak olarak girdim.
Altı ay içinde bir makinede usta olmam gerektiğini düşünüp makinede usta oldum.
Çünkü ortada çalışmak çok vasıfsız bir iş gibi geldi. Benim ile yaşıt Muhammet vardı, ikimiz de çırak idik. Beraber nerde vasıfsız işler varsa ikimiz hallediyorduk. Ağır ağır paketleri taşıyorduk, giyotinden çıkan kağıt talaşlarını çuvallara doldurup onları talaş deposuna taşıyor, dükkanı süpürüyor, sevkiyata bakıyor, kağıt paletleri geldiyse onları indiriyor, etrafı düzenliyorduk daha sonra ortada bayanların yanına geçip el işçiliği yapıyorduk. Ben de ortalıkta çalışmaktan hemen sıkılmıştım. Çünkü hiçbir vasfım yok!
“Gel İbrahim git İbrahim!”, “Şunu getir İbrahim bunu götür İbrahim..” Bu böyle olmaz dedim.
Sonra ağabeyim de kırma denilen bir makinede ustalık yapıyordu.
Kırma dediğimiz kağıt katlama makinesi. Örneğin 70×100 ebat bir kağıdı kırma adındaki makinede şekilden şekile ikiye, üçe, dörde, seri bir şekilde katlayabilirdim.
Baktım ki ağabeyim tek başına makinede çalışıyor, kimse ile muhatap değil, sadece işini yapıyor ve dükkanda kimse ona bir şey diyemiyor.
Ama ben öyle miyim?
–“Gel İbrahim! Git İbrahim!”
Kendi kendime dedim: “Oğlum İbrahim, o makineyi öğreneceksin!”
Artık kırma makinesini takibe almıştım. Her bulduğum boşlukta ağabeyimin yanına gidiyordum. Makinede yardım ediyordum, nasıl çalıştığına bakıyordum. Ağabeyim de bana işin püf noktalarını anlatıyordu.
Daha sonra ben bulduğum her boşlukta soluğu makinenin yanında almaya başladım. Çay molası oluyordu gidiyordum makineyi kurcalıyordum nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Çünkü çok komplike bir makine idi 150 cm genişliğinde 10 metre uzunluğunda bir makine. İçinde kağıdın gidişatını akıcı bir şekilde sağlayan, karmaşık merdaneleri, çantaları, baltaları, kayışları, pozaları olan onlarca düğmesi olan bir makine.
Ben her çay molasında, yemek molasında makineyi gider incelerdim çalışma ve ayar sistemini anlamaya çalışırdım. Bazen ayar değişeceğini duyduğum zaman çay molasında ayarlamaya çalışırdım.
Bir gün çay molasında patronun babası İrfan Amca beni uğraşırken görünce ağabeyime söyledi bırak İbrahim yapsın bakalım ayarı dedi. Ben nasıl sevindim anlatamam. Yaşım on altı yeni olmuş işe başlayalı üç ay falan olmuş.
Başladım ayar yapmaya kağıtları boza boza kısa bir sürede her şeyini öğrendim. Her gün bir yerimi sakatlıyordum makineye kaç kere kolumu kaptırdım elimi kaptırdım kafamı patlattım falan ama pes etmedim usta oldum.
Daha sonra çıraklıktan kurtuldum, çıraklıktan kurtulmam da zor oldu beni ortada bayanların yanına veriyorlardı el işçiliğine. Ben de hiç sevmiyordum. Yani çıraklıktan ustalığa geçiş sürecinde ortaya da gitmeye devam ediyordum hâlen ustalığımı kabul edemeyenler oluyordu. Defterlerin sırtlarına tutkal ile sırt kağıdı yapıştırıyorduk. Ben de oradan kurtulmak için salak ve beceriksiz taklidi yapıyordum. İşi yanlış yapıyordum ki beni oradan kovsunlar! Başarılı da oldum. Masanın başında roman bir abla vardı: “Ay bunu buradan alın be! Hep bozuyor işleri, beceriksiz bu!” diyordu. Tam istediğimi başarmıştım.
Sonra Muhammet’i geçiriyorlardı benim yerime. Muhammet de düzgün yapıyordu O’na diyorlardı: “Muhammet becerikli, akıllı.” Muhammet de kasım kasım kasılıyordu.
Ben de coşturup “aslansın sen Muhammet,” diyordum. “Ben beceriksizim…”
Orada işi iyi yapsam kurtulma şansım yok! Çok iyi biliyordum, tek yol salağa yatmak! -Muhammet orada dört beş yıl çalıştı hiçbir makineyi öğrenmedi- Sonra kendimi hemen kırma makinesinin yanına atıyordum. Bu şekilde kaçarak ortacılıktan ve çıraklıktan kurtuldum ve dükkanda saygın bir pozisyona geldim.
Gece gündüz dükkandan çıkmadan çalışıyordum işler çok yoğundu. O zamanlar Yunanistan ve Bulgaristan’a ajandalar yapıyorduk. Bazen haftada bir eve gelirdim sabah dört beşe kadar matbaada tek başıma yalnız çalışırdım, günde iki saat üç saat paletlerin veya kağıtların üzerinde uyurdum. Arada kitap yapardık o kitapların sayfalarını çalışırken okumaya çalışırdım öğlenleri de yemekhanede İrfan Amca’nın gazeteleri okurdum. O zamanlar akıllı telefon henüz yoktu sosyal medya zaten bugünkü halinde değildi. Telefondan internete giremiyordum henüz.
Bu şekilde 5 Mayıs 2012 yılına kadar üç buçuk yıl gece gündüz on dokuz yaşıma kadar çalıştım. Hiçbir sosyal yaşantım yoktu.
Sadece ev iş arası gidip geliyor gece gündüz tek başına makinede çalışıyordum. Artık konuşmayı unutma derecesine gelmiştim.
Ortaokuldan arkadaşlarımın olduğu muhitten de taşınmış yeni bir semte gelmiştik. Bulunduğum çevrede hiç arkadaşım yoktu. Kimseyi tanımıyordum.
Cümle kuramıyordum. Doğma büyüme İstanbullu idim ama hiçbir yeri gezmiyor, bilmiyordum, sadece çalışıyordum. Gece gündüz hafta sonu demeden çalışıyordum.
Sadece ev iş arası yaşıyordum. Lise okul arkadaşlığı, yaşıtlarım ile muhabbet edip arkadaşlık edeceğim ortam yoktu. Çocukluktan direkt yetişkinliğe geçmiştim. Matbaada yaş ortalaması 45-50 idi.
Eğer işten çıkarsam ne yapabileceğimi bilmiyordum kimseyi tanımıyordum on altı yaşındayım, sıfır network! O yüzden babamın cezaevinden çıkmasını bekledim üç buçuk yıl.
Babam 2011 eylül ayında cezaevinden çıkmıştı. Ben de 2012 mayıs ayına kadar zar zor matbaada devam ettim. Artık matbaada çalışmaktan çok sıkılmıştım. İşten çıkmaya bahane arıyordum. Babam da cezaevinden çıkmış yeni yeni piyasaya girmiş işlerini oturtmaya başlamıştı. Ben artık akşamları mesaiye kalmak istemiyordum. On dokuz yaşımdaydım ve sosyal yaşantım sıfır idi. Çevremi bilmiyordum.
Akşamları 20:00’den sonra ben paydos edip işten çıkıyordum patron Serkan Ağabey de bu duruma iyice kurulmaya başlamıştı. Bir gün beni odasına çağırdı bana fırça atıyordu mesaiye kalmıyorum diye. Ben de içimden bir sürü şey söylemek gelse de cümle kuramıyordum her şeyi zihnimde yaşıyordum. Sonra patronun hiç beklemediği bir şeyi yaptım ve ben işi bırakıyorum dedim. Adam dondu kaldı. Masasında oturdu yaslandı geriye.
Kırmızı paketli Marlboro sigarasından bir tane aldı yaktı, dumanı çekti bekledi bir iki dakika. Hiç beklemediği bir davranıştı benden. Sonra tarzı değişti nasıl bırakıyorsun bırakamazsın falan. Bırakırım dedim. Babanla konuşurum dedi. İstersen başbakanla konuş ben bırakıyorum dedim ve zincirlerimi kırdım orda. Ay başına kadar çalıştım oradan 5 Mayıs 2012 tarihinde ayrıldım. Çıkınca babamı aradım ve dedim artık seninle inşaatta çalışacağım.
Daha sonra babam ile beraber başladık inşaatlarda çalışmaya, çocukluğumdaki gibi.. Her gün neredeyse İstanbul’un farklı bir semtine gidiyorduk farklı inşaatlarda çalışıyorduk değişik yeni insanlar tanıyordum sohbet ediyordum insanlarla. Bu iş matbaadan keyifli gelmişti. Ne güzel hem geziyorum hem de çalışıyorum iyiymiş dedim.
Askere gitmeme bir buçuk yıl vardı. O sırada Marmara Adası’nda mermer ocaklarında çalışacak adam lazımmış babamın arkadaşlarına. Beni aradılar gider misin dediler giderim dedim. Neyse, Tuncay Ağabey ile (babamın arkadaşının oğlu) beraber Marmara Adası’na gittik. Orada Tuncay Ağabey ile taş ocağından çıkan büyük kaya parçalarının doğrandığı fabrikada geceleri çalışacaktık. Boyum kadar testereler ile devasa kaya parçalarını doğrayan makinelerde çalıştık. Çok ağır bir işti ve su ve çamur içinde çalışıyorduk.
Koğuş sisteminde fabrikada dağ başında kalıyorduk. Yemekler kötü, kaldığımız koğuşlar kirli, gündüz sıcaktan uyuyamıyoruz. Etrafımız deniz, ha deyince kaçıp İstanbul’a gidemiyorum. Gittiğime pişman olmuştum. Orada iki hafta kadar çalıştım. Sonra babamı arıyorum ben burda çalışmam çok kötü diyorum. Yemekler kötü aç kaldık diyorum falan.
İstanbul’a döndüm. Sonra babamla tekrar gidip bu sefer yeni kurulan bir fabrikanın mermer işlerini yaptık babamla orada bir buçuk ay kaldık ilk bir hafta kalacak yer ayarlayamadığımız otele de para veremediğimiz için arabanın şoför koltuğunda uyumuştum babamda yanımdaki koltukta. Daha sonra inşaatın bir odasında kendimize kalacak yer yapmış inşaatta kalmaya başlamıştık.
Bu şekilde askere kadar bir buçuk yıl babam ile çalıştık bu sürede babamdan ben hiç para alamıyordum. İyi güzel geziyoruz sosyalleşiyoruz yeni ortamlar görüyoruz ama para yok. Ben de on dokuz yirmi yaşında genç delikanlıyım. Babam para vermiyor. Markete falan gittiğimde kalan bozuklukları biriktirip kendime harçlık yapıyorum öyle bir dönem.
Sonra askere gittim 13 ağustos 2013 tarihinde. Ben gittiğimde askerlik on beş ay idi. Acemi birliğini Manisa merkez de yaptım. Usta Birliğim Bingöl’e çıktı. Benim çocukluktan beri hayalim ise Komando olmak ve alabileceğim en iyi askeri eğitimlerden geçmekti. Askerliği çok seviyordum ve bunun için on altı yaşlarımda spora başlamıştım.
Matbaada çalışırken makinenin yanında şınav çekerdim akşam işten eve geldiysem koşuya çıkardım. Askerde beni Komando yapmadılar. Bingöl merkez de askerliğimin ilk yarısını garaj çavuşu olarak yaptım. Ulaştırma takımının Ast. Subay’ı beni gözüne kestirdi sen bu şoförleri çekip çevirirsin dedi. Altı ay garaj çavuşu olarak askerlik yaptım sonra garaj çavuşluğundan sıkıldım ve Ünimog şoforü olarak askerliğimin kalanını tamamladım. On beş ay olarak gittiğim askerliği on iki ay olarak yaptım. Şansıma askerlik düştü usta birliğine gittiğimde. Askerlik düşünce üzüldüm bile diyebilirim. Neyse, 25 temmuz 2014’de askerden geldim. Askerde ziyaretime kimse gelmedi, zaten bir gittim izin kullanmadan askerliğimi bitirdim.
Askerden geldiğimde cebimde 150 TL para vardı askerlikten aldığım onbaşı maaşından kalan. Bir de BES’te hatırladığım 2.200 TL gibi bir miktar vardı tek yatırımım. Evimiz kira idi.
Askerden geldiğimin ikinci günü babamla inşaata çalışmaya gittim. Amacım da bir hafta çalışıp harçlık çıkartıp biraz gezip kafa dinlemekti. Sonra çalışmaya devam ederiz diyordum. Babam ile başladım inşaatta çalışmaya. Aradan bir hafta geçti, iki hafta, üç, dört derken baktım bir ay oldu para yok. Ve artık inşaatta çalışmanın hiç de keyif vermediğini fark ettim. Acayip sıkılıyordum. Çünkü artık bana bir şey katmıyordu inşaatta çalışmak. Çocukken yeni şeyler öğreniyordum bana oyun gibi geliyordu.
Neyse bir gün inşaatta çalışırken babama dedim ben çalışmayacağım inşaatta. İşi bıraktım. Sonra babamdan yedi yüz lira gibi bir para aldım o zaman. Bir hafta iş aradım, ağabeyime dedim bana matbaadan bir iş bulalım.
Sonra Mega Basım adında bir yer kırma ustası arıyormuş. Oraya gittik ağabeyimle. 1.400 TL maaş ile 1 ekim 2014 tarihinde işbaşı yaptım. Orası benim evime dolmuş ve servis ile iki saat uzaklıktaydı. Ve vardiyalı çalışıyorduk. Bir hafta gece bir hafta gündüz. İlk iki ay öyle bir çalıştım ki bulabildiğim her mesaiyi değerlendiriyorum çünkü para lazım. İlk ay hiç unutmam 1.020 TL mesai ücreti almıştım. Asgari ücret o zaman 845 lira falandı sanırım. O zaman böyle para kazanırsak süper dedim. Hemen iki ay sonra araba aldım. Kredi çektik, ablamdan borç altın aldım falan. 15.000 TL’ye ilk arabamı aldım. Aylık 900 lira araba kredisi ödüyordum. Geri kalan 500 lira ile de yol parası telefon faturası ve yeme içmeye gidiyordu. Kıt kanaat geçiniyordum yani. Mesailere güvenmiştim her bulduğum mesaiye kalmaya çalışıyordum. O sırada 2014 aralık ayı gibi kur patladı dolar 3 TL seviyelerini geçti matbaada işler yavaşladı mesailer kesildi artık sadece maaşa talim ediyorduk.
Araba da yine babamın yönlendirmesiyle aldığım bir araba idi bana bir sürü masraf çıkartıyordu. Aslında araba almamın en büyük sebebi de annem o dönem hastaydı her hafta hastaneye gitmesi gerekiyordu arabayı o yüzden acele edip almıştım. Neyse, Mega Basım’da yedi ay çalıştım tam. 2015 mart ayının sonunda Dergah Ofset diye bir yer ile görüştüm. Evime yürüyerek yirmi dakika mesafedeydi. Gün de bana üç buçuk saat kazandırıyordu. 2 nisan 2015 tarihinde Dergah Ofset’e 1.600 TL maaş ile işbaşı yaptım. 12 nisan da mahallemizde bir spor salonu buldum ve 22 yaşıma kadar kendi çapımda amatör olarak bilinçsizce yaptığım spor hayatımı ilerletmek istedim. Amacım dünya çapında iyi bir sporcu olmaktı. Kick Boks ve Muay Thai sporlarını merak ediyordum. Salona girdim ilk olarak bir süre fitness ve body building ile uğraşayım sonra dövüş sporlarına geçeriz dedim.
Yaklaşık on ay fitness ile uğraştım, obsesif derecede takıntılıydım. Her bir detayını araştırıyordum. Bilimsel olarak işi kavradım, on ayda çok iyi bir fiziğe kavuşmuştum. Kendi bilgim, araştırmalarım ve emeklerim doğrultusunda ve günde on iki saat çalışıyorum matbaada gece 22:00’da işten çıkıyorum, koştura koştura spor salonuna gidiyorum antrenman yapıyorum. Hiçbir destek yok. Ne aileden, ne arkadaşlardan, ne iş yerinden…aksine, herkes spora gitmemem için engel oluyor, usta başı mesaiye bırakıyor, arkadaşlar spor salonundan alıp gezmeye götürmeye çalışıyor, aile boş işler falan diyor..
Neyse, ben o sırada 5 mart 2016 da hoca ile konuşup özel Kick Boks dersi almak istediğimi söyleyip antrenmanlara başlıyorum hatta özel ders alacak param yok. Kredi kartından nakit avans para çekiyorum o zaman taksit ile. Özel ders ve ekipman parasını ödüyorum ilk eğitimin şart olduğunu orada anlıyorum.
O şekilde deli gibi antrenmanlar yapıyorum. Daha sonra 2015 yılında siyasi parti vesilesiyle tanıştığım Mustafa Ağabey sayesinde iş değişikliği yapıyorum. 2016 kasım başında matbaadan istifa ediyorum. Kendi şahıs şirketimi kuruyorum kredi çekip bir de üzerine kamyonet alıyorum işi değiştirmemin sebebi rahat spor yapabilmek, maçlara rahat gidebilmek.
2017 şubat ayında Kick Boks Marmara Bölge Şampiyonasına katılıyorum 86 kiloda Marmara Bölge Şampiyonu oluyorum. 2017 Nisan ayında Kick Boks İstanbul Şampiyonu oluyorum daha sonra Türkiye Şampiyonasına gitmeye hak kazanıyorum ve 2017 Temmuz ayında 86 kg’da Niğde de K-1’de Türkiye 3.’sü oluyorum.
Bu maçlara giderken yaşanan olaylar hepsi ayrı bir yazı konusu. Kamyon işletirken aynı anda spor yapmak maçlara hazırlanmak çok zordu ama bir başarı açlığı duyuyordum. Her gün marketlere üç dört ton sırtımda mal indirmeme rağmen akşamları deli gibi antrenmanlara giriyordum.
2017’den sonra 2018 yıl başına gelirken Türkiye Muay Thai Şampiyonasına hazırlanıyordum. 2018 yıl başı geldiğinde çalıştığım şirkette işler durdu. Bizi, şoförleri on beş gün işe çıkartmadılar depoda sayım var sistem değişiyor diyerek iş vermediler. Biz de işsiz kalınca para kazanamıyoruz çalışırsak para alıyoruz. O süreçte benim psikolojim ve dikkatim dağıldı. Spora odaklanamıyordum kendimi spora veremiyordum. Kamyonun kredisi var, evin kirası var, evde çalışmıyorum diye dırdır konuşan babam var. Sporu bıraktım o dönem, gitmeyeceğim maça, önce para kazanmam lazım borç var ev kirası var önce hayatımı kazanmam lazım dedim ve işi takip etmeye odaklandım. Zar zor işleri toparlarken şubat ayı geldi. Bu arada bizim aylık gelirimiz üç ay geriden geliyordu. Yani ocak ayındaki hak edişi ben nisan ayında alacaktım. İlk üç ay maaş almadan çalışıyorduk. 2018 şubat ayı geldi hoca beni aradı çalışırken. Şampiyon nasılsın? Maça hazır mısın? Antalya’ya gidiyoruz dedi. Hocam ben gelemeyeceğim dedim ve durumu anlattım. Daha önce bu konuyu bir yazımda anlatmıştım tıklayarak okuyabilirsiniz tekrara girmeyeyim. Youtube’da o maçımın videosu var buraya tıklayarak onu da izleyebilirsiniz.
Neyse maçı kaybettim geldim. Sonra annem vefat etti. Bir ay sonra hem burnum kırıldı hem o ay ocak ayındaki çalıştığım maaşı alacaktım eksik maaş aldığım için maddi sıkıntıya düştüm. O ayı Kara Nisan olarak ilan ettim. Ve o günden itibaren hesap kitap yapma kararı aldım. Bütün gelir giderlerimi tutmaya başladım. Kendi kendime muhasebeyi gelir gider dengesini zaman içinde yaşayarak öğrendim.
Üç yıl boyunca kamyon işlettim. Bu sırada şampiyonluklar ve Türkiye dereceleri yaptım. Spor salonunda yardımcı antrenörlük, fitness ve dövüş sporları üzerine dersler verdim. Bu şekilde paralar kazandım. Ek iş olarak hafta sonu tatilinde ticari taksicilik yaptım borçlarım çok olduğu için.
Daha sonra hesap kitap yapıyorum ve kamyon işinin kârlı bir iş olmadığını anlıyorum 30 ekim 2019’da kamyoneti satıyorum. Kalan paranın üzerine kredi çekip ev alıyorum. Antrenmansız beni Antalya’ya maça götüren hocam bana sana iş bulacağım diye beni iki ay oyalıyor onun yüzünden boş geziyorum 29 kasım 2019’da tekrar eski sektörüm matbaaya dönüş yapmak zorunda kalıyorum. Benim hayalim spor ve dövüş hayatıma devam etmekti. Ona uygun bir iş bulmak istiyordum. Hem sporumu yapayım hem işimi yaparak hayatımı sürdüreyim istiyordum. Maalesef olmadı başaramadım.
Daha sonra 2020 mart ayı geliyor ve tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 ortaya çıkıyor. 2020 nisan ayının başında da matbaada dükkanı kapattık evlere kapandık. Bir ay boyunca sekiz metrekare odamdan çıkmadan yaşıyorum. O odada aydınlanma yaşadım. İlk zamanlar zamanımı saçma sapan Pubg oyunları oynayarak geçirdim. Daha sonra bu gidişat nereye diye düşünmeye başladım. Bir ay sonra maaş gelmezse ne olacak dedim. Hayatımda hiç böyle bir durumla karşılaşmadığımız için düşünecek fırsatım olmamıştı. En fazla üç ay sonra toparlarım bir şekilde diyerek hayatımızı geleceğe borçlanarak yaşıyorduk. Ama o an öyle bir durum yoktu. Bir yol bulmalıydım. Youtube da para kazanmak üzerine araştırmalar yapmaya başladım. Youtube da gezerek çalışan ve para kazanan insanlara bakıyordum çok imreniyordum. Nasıl yapıyorlar bunu diyordum. Ben matbaadaki on metre makineyi yanımda taşıyarak para kazanamam diyordum. O zaman hayatımda bir değişiklik yapmam gerekiyordu. Oturdum ve araştırmalara devam ettim. Finans ve ekonomi videolarını izlemeye başladım. O zamanlar Özgür Demirtaş Youtube kanalında basit düzeyde ekonomi finans videoları çekiyordu. İzliyordum ben de çok hoşuma gitmişti. “Aaa ben de anlayabiliyormuşum demek ki!” demiştim. Ben okula gidemediğim için okula giden arkadaşlarımın atomu parçaladığını falan zannediyor çok zor bir şey yaptıklarını düşünüyordum çünkü bana öyle anlatıyorlardı benim aklım ermez zannediyordum. İşin tuhafı da ben 2021 yılına kadar kafamın çalışmadığını zannediyordum. Çünkü çocukken evde bana öyle derlerdi.
Daha sonra tasarruf yatırım birikim gibi kavramları oturtmaya başladım. Zaten tasarruf etmeye 2018 nisan ayında başlamıştım.
Bireysel Emeklilik Sisteminde 2011 yılında 18 yaşımda açtırdığım bir hesabım olduğunu hatırladım 2020 nisan ayında odamda düşünürken. Daha sonra ona baktım ve bilinçsiz bir şekilde dokuz yıl boyunca öylece PPF’lerde kaldığını hiç değer kazanmadığını gördüm. Daha sonra BES fonlarını yönetmeyi ve içeriklerini aylarca oturup araştırdım öğrendim. Oradaki fonları iyi seçtim birkaç ay sonra kur artışından dolayı benim BES portföyü %100’e yakın artmıştı. Daha sonra Yatırımcı Olma Kararı Aldığım Gün yazımda borsaya nasıl başladığımı ve o dönem ki durumumu anlatmıştım.
Borsayla tanıştığımda yatırım yapacak hiç param yoktu. 2020 haziranda bisiklet almıştım, 2020 temmuzda 200 cc bir motosiklet almıştım. Daha sonra 3 kasım 2020 de motosikleti büyütüp 1000 cc’lik Varadero almıştım…başımın belasını. Ve bunları yaparken hesapsız davrandığım için önümdeki üç yıl çok büyük sıkıntılar çekecektim. 2020 kasımda kredileri artırıp motosikleti büyüttüm, 2020 aralık sonu da borsa ile tanıştım. Nasıl girdiğimi de 8. Ay portföy durumunda anlatmıştım.
Daha sonra çok fazla borca girdiğim için 2020 kasım ayında Getir’de motokuryeliğe başladım. Cumartesi Pazar paket atıyordum. Kış aylarıydı ve kullandığım motorların frenleri bile tutmuyordu doğru düzgün. Toplam dört hafta sonu sekiz gün çalıştım ve bunun ikisinde motorlar beni karda soğukta yolda bıraktı. Kuryelik yaparken yeni bir aydınlanma yaşamıştım. Bulunduğum ortamı çevremi gözlemleme farklı bir bakışla görmeye başlamıştım. Herkes hayatından memnun görünüyordu ama ben değildim ve bir şeyler yapmam gerektiğini fark etmeye başlamıştım. Borsa benim ufkumu açmıştı. Başka hayatlarında mümkün olduğunu görmüştüm. Ve kuryelik yaparken gittiğim lüks evler bana insanlar ne hayatlar yaşıyor biz de yaşadığımızı zannediyoruz dedirtmişti mavi Getir motokurye yağmurluğunun içinde elimde paket ile müşterinin oturduğu lüks evin sitesinin güvenlik girişinde soğuktan titrerken.
Sonra onlar yaptıysa ben de yaparım dedim. Ve 2021 ocak ayının ortalarında kuryelik işini bıraktım kendimi geliştirmeye karar verdim. Bilgisayarım yoktu. Masaüstü bir tane vardı on senelik ama onun da kendine hayrı yoktu. Yeni bilgisayar alacak param da yoktu. Kıt kanaat geçiniyordum zaten. Ağabeyime ders çalışacağımı söylediğimde bana kendi notebookunu verdi. O da eskiydi falan ama iş görüyordu. Onunla fırsat bulduğum her anı değerlendirdim. Borsaya dair bulabildiğim her şeyi okudum izledim yazdım not aldım.
Daha sonra 2021 eylül ayı geldiğinde eski adıyla Twitter yeni adıyla X’te anonim bir hesap açma kararı alıp kendimi geliştirmek istedim. Yazılarım ve çalışmalarım karşılık bulunca web sitesini kurdum ve çalışmalarımı 2.02.2022 tarihinde siteye yüklemeye başladım. Bunların hiçbiri planda olmayan tamamen spontane gelişen şeylerdi. Benim 28 yaşıma kadar bilgisayarlar ile olan tek alakam Facebook ve Youtube’a girmek veya oyun oynamaktı. 28 yaşımdan sonra her şey değişti. Finansal tabloları okumayı ve yorumlamayı öğrendim ve öğrendiklerimi öğretici yazılar halinde siteye yükledim. İlk yazılarımı okuyanlar görecektir eskiden her şeyi el yazısı ile yazardım Excel kullanmayı bilmezdim daha sonra Excel ile analizlerime grafikler hazırlar hâle geldim.
Neyse, 2020 yılında tekrar matbaa sektörüne döndükten sonra 2,5 yıl orada çalıştım. O süreçte kamyondan tekrar matbaaya dönmek beni üzmedi hatta kamyon gibi zor ve stresli bir işten sonra matbaa bana çok rahatlatıcı geldi. İnsanlarla uğraşmak beni çok yormuştu ve stresten saçlarımı kaybetmiştim o işte. Matbaada ise tek başıma makinede çalışıyordum kimse ile muhatap olmuyor işimi yapıyordum. Bir de bluetooth kulaklık almıştım 2020 mart ayı gibi. O kulaklık ile 2020 mayıs ayında evde bir ay yattıktan sonra matbaaya geri döndüğümde orada yalnız çalışma ortamı benim için adeta bir dershaneye dönmüştü.
Sabah 08:30’da işbaşı yapıyordum kulaklığımı takıyordum Youtube’dan çok güzel eğitici bilgiler veren kanallar hocalar bulmuştum. Hayatın her alanından videolar vardı. Felsefe, tarih, ekonomi, borsa, yatırım, psikoloji ve aklınıza gelebilecek hayata yönelik bir sürü videolar buluyordum onları akşama kadar dinliyordum zihin dünyamda ufkumda aydınlanmalar yaşıyordum.
Keşke çocukluk yıllarımda da böyle şeyler yapabilseydim makine başında iken. O zamanlar kendi kendime askerlik, spor veya araba hayalleri kurup düşünmekten öteye gidemiyordum. Çocukluk işte.
Neyse 2022 yılına geldiğimizde yıl başında yapılan zam çok yetersiz olduğundan ben iş aramaya başlamıştım. Matbaa matbaa geziyor iş arıyordum. Kim çok para verse oraya gidecektim.
En son akşamları ek iş olarak başka matbaalara gittiğimden dolayı tanıdığım bir ağabey sayesinde yeni bir iş buldum. 2022 nisan ayında görüşmelere başladım ve 18 mayıs 2022’de orada işbaşı yaptım. Burada daha detaylı anlatmıştım neden ayrıldığımı.
Daha sonra orada bazı olumsuz durumlar yaşanıyordu. Burada o günleri anlatan bir yazım vardı.
2022 Temmuz ayında yeni girdiğim matbaada müdür oldum. O dönem ki portföy yazımda anlatmıştım.
6 ay çalıştım orada. Sonra 2022 Aralık ayının ortalarında bir mail aldım. Birlikte çalışma teklifi diye. Teklif Efe Bulduk‘tan gelmişti. Bu teklif sebebiyle matbaadaki işimi bıraktım. Ancak Efe’nin ekibi ile anlaşamadım ve iki ay işsiz kaldım. Daha sonra yine bir mail ile iş teklifi almıştım. Yeminli Mali Müşavirlik ve Danışmanlık Şirketi’nde 28 şubat 2023’te çalışmaya başladım. Orada on beş ay çalıştım şirket sahibinin yardımcılığını yaptım, aracını kullandım bir nevi yol arkadaşlığı yaptım. İşsiz kaldıktan sonra tekrar matbaaya dönmek istemedim. Bu dönemi bu şekilde aylarca uzun seyahatler yaparak geçirdim. Bu vesile ile mali tablolar ve şirketler hakkında profesyonel olarak çok daha fazla bilgi kazanma şansı yakaladım.
Bu işi yaparken de BiStock platformunda da online olarak sekiz ay çalıştım. Öncü göstergelerden sektörel verilerinin girişi ve izahnamelerden şirket verilerini tarayarak içerikler oluşturulmasında görev aldım. Daha sonra oradan ayrıldım ve Finar‘da freelancer olarak çalıştım. Halka açık şirketlerin faaliyet raporlarının yazılmasında destek oldum. Halka açık bir şirketin yıllık faaliyet raporunu sıfırdan tasarladım yazdım, içerik araştırması ve editörlük yaptım sunumlar hazırladım.
25 mayıs 2024 itibarıyla Yeminli Mali Müşavirlik’ten ayrıldım. Haziran gibi Finar ile ilişkileri de kestim.
25 mayıs 2024’ten itibaren özel Muay Thai ve Kick Boks dersleri vermeye başladım.
14 ağustos 2024 tarihinde açıklanan Açık Öğretim Lisesi sonuçlarından 16 yıl sonra liseyi bitirdiğimi öğrendim. Hedefim 2025 YKS’ye hazırlık ve sevdiğim bir bölümde üniversite okumaktı.
Dört ay kadar özel dövüş dersleri verdim. İlk başta öğrenci sayısı yeterliydi fakat zaman içerisinde öğrenciler gelmemeye başladı. Zor bir spor, disiplin gerektiriyor. Ben de ders vermiş olmak için yapmıyor sporun hakkını vermeye çalışıyordum dolayısıyla öğrenciler fazla dayanıklı çıkmadı. Baktım haftalarca hiç ders veremedim para kazanamadım. Bir süre sonra hazır kaynakları tüketmek rahatsız etmeye başladı. Bu süreçte oturup evde YKS için ders çalışıyordum. Ama bir yandan da çalışmadan hazır kaynakları tüketmek canımı sıkıyordu. Sonra en azından haftada birkaç gün part time çalışayım diyerek en son ayrıldığım müdürlük yaptığım matbaada haftada iki gün üretime yardım edeyim harçlığım çıkar geri kalan zamanda da ders çalışırım dedim. İki hafta bu şekilde ikişer gün çalıştım. Sonra patron benimle çay içip muhabbet etti. Bana şirketi yönetecek adam bulamadığını söyledi. Tam senin işin bu iş dedi. İlk başta nasıl yardımcı olacağımı bilemedim. Neyse 15 ekim 2024 de tekrar kolları sıvayıp tam zamanlı çalışmaya başladım. Fakat pozisyonum belli değildi. Ofiste oturuyordum günlük iş akışını izliyordum. Uzun zamanda ara vermiştim. Yaklaşık iki hafta bana kimse iş vermedi ben sıkılmaya başladım. Bana iş verin diyorum sürekli kimse bana iş vermiyor. Sonra ben de baktım muhasebe kayıtlarını düzenlemek lazım şirketin muhasebe kayıtları iki ay geriden geliyor. Bütün hesaplar karışmış, cari hesaplar takip edilemiyor. Şirketin sisteminde problem var. Bütün muhasebe kayıtlarını düzenledim. Sonra baktım şirket aylık cirosunu bile bilmiyor. Uzun bir süre sistem kurmaya çalıştım, nakit akış tabloları, gelir tabloları hazırladım, üretim raporları çıkarttım, iş emirleri hazırladım, yeni muhasebe programı alıp devir işlemlerini yaptım kısaca bir sistem kurdum cari hesapları güncel şekilde takip edilecek hale getirdim. Ben geldiğimde şirkette ciddi bir nakit akışı krizi vardı. Kime ne zaman ne ödeyeceklerini bilmiyorlar, kimden ne kadar alacakları olduğunu bilmiyorlardı. Bilgisayardan bir PDF’i çıkartmak için bile yarım saat zaman kaybediyorlardı çok verimsizdi. Şirketteki personellerin (25 çalışan) patron ile çözemedikleri sorunları çözdüm patron ile personel ilişkilerini yönettim. Maliyet analizleri yaptım. Gereksiz harcamaları tespit ettim. Ödeme takvimleri oluşturdum günlük haftalık ödeme planları çıkarttım gereksiz sık ödemeleri kaldırdım. Gereksiz angarya işleri kaldırdım. Daha sonra şirketin bütün mali işlerinin takibi, personel takibi, üretim verilerinin takibi ben de toplandı. Yeni personel alımı veya işten çıkartma gibi görevleri yürüttüm.
Bu süreçte YKS çalışmak için dershaneye gittim. Çok bir faydasını görmedim. Zaten iş hayatı kafamı çok fazla yormaya başladı. Ve üniversite meselesine çok fazla takılmamaya karar verdim. Memlekette üniversite okumamış bir tek ben kaldım zaten dedim. Akışına bıraktım. Şu an şirkette bahsettiğim işleri yaparak çalışmaya devam ediyorum. Fakat baktığım noktada bu işler bana çok düşük seviye geliyor. Benim daha üst seviye işler yapmam lazım burada yaptığım işleri anlayabilecek adam yok. FAVÖK dediğimde adamlar ne diyor bu diye yüzüme bakıyor. Patron anlamıyor ne yaptığımı. Kendi halime bıraktı aylardır ben çalışıyorum. Üzerinden büyük yük aldığımın farkında. Eskisi gibi nakit akış krizi olmuyor çünkü ben her şeyi planladım.
Arada freelance işler olarak şirket değerleme işleri aldım finansal analiz yaparak kârlılıklarını ölçtüm finansal raporlar hazırladım.
Hedefim finansal özgürlüğümü kazanmak, sevdiğim hobilerime daha çok vakit ayırıp, sevdiğim işleri yapabilmek, bunun için de kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
15 Ocak 1993 doğumluyum yaşım şu an 32.
Genel olarak hayatımın özeti bu. Anlatılacak çok hikayem var keyifli okumalar.
Saygılar
Güncelleme tarihi 12.06.2025
Merhaba İbrahim;
web sayfanla oğlumun yönlendirmesi sayesinde tanıştım. Bu güne kadar ki hayat yolculuğundan etkilendim ve sana merhaba demek istedim. Samimi paylaşımların için teşekkür ederim. Siteni incelemeye, okumaya ve yazılarını takip etmeye devam edeceğim.
Keşfedilmemiş bir hayat seni bekliyor. Bu yolculuğunda iyi insanlarla karşılaşmanı ve mutlu olmanı dilerim.
Kal sağlıcakla;
Çok teşekkür ederim, sağ olun 🙏
Merhabalar İbrahim bey,
Sıfırdan başlayan yaşlı bir öğrenci olarak sayfanızdaki bilgiler için çok teşekkür ederim. Sizden bir ricam olacak. Sayfanızı daha etkin kullanabilmek adına sıfırdan başlayan bir yatırımcı için yol haritası çizebilir misiniz? demek istediğim yatırımcı şu konudan başlayıp şu konudan devam etmeli gibi. Öğrenmenin kalıcı olabilmesi adına nasıl yöntemler izlediniz örnek vermek gerekirse not tutarak mı? yoksa daha çok sesli dinleyerek mi? Sıfırdan başlayan bir öğrenci için öğrenmenin koşullarını madde madde yazabilir misiniz? yada ne gibi öğrenme teknikleri önerirsiniz? Saygılarımla.
Merhabalar, X hesabımdaki sabitlenmiş twitimde kullanımı içi rehber oluşturmuştum. Teşekkür ederim, saygılar benden.
Selamlar,
Garibanyatirimci domainini şuraya yönlendirsen çok güzel olurdu hocam. Eline emeğine sağlık. Özlemişiz böyle içeriklerini. Çok ara verme bloga.
Selamlar, teşekkür ederim. Domaini yönlendirdik çalışmıyor mu acaba?
Tekrar selamlar, https://www.ilerlemedefteri.net/2023/02/kisisel-finans-icin-en-iyi-turkce.html şurda blogundan bahsetmiştim hocam. O linke tıklayarak gelmek istediğimde domain yönlenmedi. Şimdi yorumunu görünce tekrar denedim. Yönlendirmiyor. Eğer sunucuda .htaccess erişimin varsa, ordan 301 çek. Hem backlinkler vs. de yönlenmiş olur. Yönlenmedeki sorundan olsa gerek, Google aramalarında da “gariban yatırımcı” anahtar kelimesini twitterda başka bir kullanıcıya kaptırmışsın. 🙂
Tekrar selamlar, zaten ismi değiştirmek istiyordum, çok önemli değil. Sitenizdeki paylaşımı okudum listede yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Dilerseniz İbrahim Gör olarak güncelleyip güncel site adresimi ekleyebilirsiniz. Saygılarımla