İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yaşamdan keyif alıp mutlu olmak..

Bu yazıda Warren Buffett’ın bir videosunu Twiiter’da paylaştıktan sonra üzerine biraz düşünüp kendi hayatımı da göz önüne alarak, “yaşamdan keyif alıp mutlu olmak” üzerine biraz yorum yapıp, kendi hikayemi de katıp yorumlar yapmaya çalıştım keyifli okumalar.

Başlayalım;

Konu yukarıdaki atmış olduğum Tweet ile başladı, baştan başlıyoruz.

Şimdi bu adamın hayatına baktığımız zaman çok zengin ve zengin olduğu için mutlu zannediyoruz. Aslında o adam, o parayı, o zenginliği bizim hayal ettiğimiz gibi kullanmıyor bile. Onun tek derdi kazanmak. Artık bir oyun haline getirmiş ve severek yapıyor, bu yüzden çok kazanmış ve kazanıyor.

Kazandıklarını da geri topluma bağışlayacak zaten, servetinin %5’ini çocuklarına ayırmış, geri kalan vakıflara gidecek.

Bu adam mutluluğu bu işte bulmuş, buradan haz almış.

Yani ben Gariban halimle söylüyorum zenginliğinde çok mutluluk getireceğine inanmıyorum aslında. Mutluluk getiren gerçek şey; bir hedefimiz olması, sabahları kalkıp bir şey için mücadele etmek bizi mutlu edecek.

He diyeceksiniz; “neden o zaman para için bu kadar uğraşıyorsun? Yatırım, finans öğrenmeye o kadar analiz yapmaya çalışıyorsun madem para mutluluk getirmiyor?” Diyebilirsiniz, haklısınız da.

Bunu da şöyle anlatayım, ben hayatım boyunca kendimi bildim bileli gariban bir hayat yaşadım, belki de rahmetli annemden kalma bu kaygılanma vesaire. Hatta geçenlerde öğrendim ablamdan, gerçekten çocukluğumda hatırlayamayacağım kadar küçük yaşlarımda çok sıkıntı çekmişiz. Peder alkolik bir adam, kabadayı, psikopat bir hali var sürekli kavga, karakollar, cezaevleri..

Hatta ben annemin karnında iken bile cezaevinde imiş, tabi o zaman ağabeyim ve ablam benden 8-10 yaş büyük, başlarında sarhoş bir baba var.

Bazen çalışır bazen çalışmaz, evin kirası ödenmez yakacak kömür, yiyecek ekmek bulunmaz.

Cezaevine girer, bakacak kimseleri olmaz. Onların ruh halini düşünüyorum çok zorluklar çekmişler, geçende ablam anlattı bunları. Ben tam bilmiyordum bu kadarını, çok üzüldüm ve kendimi onlara karşı borçlu hissettim.. Halen de hissediyorum ve hatırladığım kadarıyla çocukken bütün ihtiyaçlarımı onlar alırdı ne zaman bir babaya ihtiyacım olsa ağabeyim ablam karşılardı, zaten onlar büyütmüş.

Bende peder o kadar da kötü değil zannediyorum ben iyi zamanlarına denk gelmişim.

Neyse, dediğim gibi gariban bir ailede doğmuşum gözümü açtığımda bir gecekondu da yaşıyorduk. Sonra on tane ev değiştirdik on birinci evi 26 yaşımda kendim aldım, kendi emeğimle ödüyorum.

Neyse, konuya gelmeye çalışıyorum aslında, tam olarak ne anlatacağımı da bilmiyorum içimi döküyorum öyle işte.

Neden bu kadar yatırıma para kazanmaya odaklıyım?

Şu an en önemlisi para. Önemli bir şey ama tek mutluluk sebebi değil sadece bir araç.

Böyle geçmişe dönüp baktığım zaman da çile dolu yıllar, ailemin yaşantısı, hayaller kurup da para yüzünden gerçekleştiremediğim bir çok vazgeçtiğim hayaller oldu…hangi birini saysam, lise döneminde okula gidelim dedim parasızlıktan başımız da baba yoktu okuyamadık.

İş hayatına erken atıldık, onu kabullendik. Ama paranın önemini tam kavrayamadım bunu kavramam tam 27 yaşıma kadar sürdü, anlatacağım aklıma geldikçe süreçleri. O sırada askere gittim geldim 21 yaşımda. Zaten askerde benim gözüm açıldı bambaşka hayatlar gördüm.

Benim gördüğüm hayat şuydu; çocuk çalışır ağabeyim ve ablamdan gördüğüm, onlar öyle yapıyordu. Eve babaya maaş getirir baba harcar. Ben öyle yetişmişim, doğrusu bu zannediyorum. Askerde yurdun dört bir yanından yeni arkadaşlarla tanışınca herkesin hayat hikayesini aile yapısını dinledim gelecek planları falan. Vay bee dedim… Şaşırdım bayağı, ben dönünce askerden maaşımın şu kadarını pedere vereceğim diyordum, arkadaşın birisi bana dedi: “Neden veriyorsun, sen ne yapacaksın dedi?” O an düşündüm, doğru söylüyor, ben ne yapacağım geleceğim için? Peder akıllı bir adam değildi.

Neyse, öyle öyle gözüm açıldı, geldik sivile, geçim sıkıntıları hep, her şey de parasızlık önümüze çıktı. Defalarca ev değiştirdik kira yüzünden. Sonra spora tutuldum, bir dönem sporcu olacağım çok çalışıp çok başarılı bir sporcu olacağım dedim gece gündüz spor ile yatıp spor ile kalktım günde on iki saat fabrika da çalışırdım akşam 22:00’da işten çıkardım koşa koşa eve gelirdim 22:20’de çantamı alır salona koşardım 23:00’da hoca ile beraber kapatırdık salonu o şekilde antrenmanlar yaptım spor aşkı ile yanıyordum.

Spor aşkından çok ona bir başarı açlığı da diyebiliriz, içimde yanan bir ateş vardı asker gibiyim, son derece dakik, disiplinli, her gün aynı şeyleri yapıyorum, iş yerinde bana sen manyaksın be oğlum diyorlar. Biz eve zor gidiyoruz bu kadar yorgunluktan sonra diyorlar.

Hakikaten öyle çok yorucudur bizim iş, tamamen fiziksel hareket ile efor harcıyoruz .

Bir de ben akşam spor salonunda ağırlıklar altında antrenman yapıyorum ama nasıl zevk alıyorum anlatamam usta başı falan mesaiye bırakıyor beni spora gitmeyim diye kıllık yapıyorlar.

O şekilde yine de yaptım. Burada en önemli şey ben o günler de diyorum ben ömrümü burada çürütmek istemiyorum.

Gözümü açtım inşaatlarda çalıştım pederle altı yedi yaşlarımdan itibaren her tatilde giderdim kendi isteğimle giderdim çalışmaktan zevk alırdım. Çok iyi derecede mermer ustasıyımdır. Peder beni bir inşaata bırakırdı tek başıma mermer işlerini halledebilirdim İstanbul’da çok eserim var inşaat olarak.

Neyse işte, ee 15 yaşında da matbaaya girdik, o zaman yaş olmuş 22, içimde alev alev yanan bir şey var diyorum ben buraya ait değilim benim bir şeyler başarmam lazım bu hayatta ama ne?

Onu bilmiyorum, ama diyorum ben ömrümün sonuna kadar bu matbaa da şu ihtiyar ustalar gibi burada yaşlanmak istemiyorum diyorum. Bir arayış içindeyim o an da zaten o zamana kadar okumamışım açıktan liseye gittim ama ehliyeti alabilmek için gittim ona da tamamen bitirmedim okuyup da ne olacağımı da bilmiyordum zaten.

Öyle yıllar geçti ve işte 22 yaşımdayım elimden gelen bir yetenek yok bildiğim kadarıyla yani kendimi tanımıyorum ki daha ne yapabileceğimi bilmiyorum.

Güçlü kuvvetli idim, askerde de arkadaşlarım çekinirdi benden, bana sivile gidince sen dövüş sporu yap falan dedi bir arkadaşım, kafama yattı. Gelince sivile spora başladık işte daha öncede anlattım. Sonra spora tamamen aşık oldum zaten instagram paylaşımlarında yazıyordum aranan aşk bulundu falan gibi.

O şekilde canımı dişime takıp deli gibi antrenman yapıyorum ve o yaştan sonra da öğrenmek zordur ama benim içimde bir hedef var, amaç var, beni hayata bağlayan da o hayal ve tutku, başka bir şey değil, ömür boyu matbaa da çalışma hissi beni çok korkutuyordu.

Bundan kaçmak ve kurtulmak için tek yol çalışmam gerektiği idi ve sadece bunu yapabileceğime inanıyordum. Sporda başarılı olamazsam hiç bir şey yapamazdım.

Ve burada bir de aşk acısı vardı o gençliğin ilk yıllarında.

O acıdan da aldığım o güç ile nasıl bir mücadele içindeyim anlatamam. Zaten o aşk hikayesi direkt romanlık. Neyse o konumuz değil. Spora bu motivasyon ve hırs ile saldırıp antrenman yapıyordum, maç zamanları gelmişti, maçlara gidemiyordum usta başı izin vermiyordu. Cumartesi izin istiyordum rica minnet cuma gece çalışırım ağabey cumartesi maça çıkacağım falan zar zor ikna ederdim.

Hatta o gece şöyle olmuştu ilk maç dönemleri yeni yeni maçlara hazırlandım maça çıkacağım ama izin sıkıntısı çekiyorum, işten usta başından izin aldım ama şöyle aldım cumartesi işe gitmeyeceğim. Ama karşılığında cuma zaten sabahtan beri çalışıyorum cuma akşamı, akşam paydos saati işten çıkıp maçtan bir gün önce maç yerine gidilir akşamdan tartıya çıkılır, kilonu verirsin ertesi gün maça çıkarsın.

Bende onu yapmaya gittim işten çıktım tartıya gittim iki saat sonra akşam 21:00’da dükkana geri geldim gece 03:00’e kadar mesai yaptım dükkan da tek başıma.

Cumartesi maça çıkacağım ya onun yerine çalışıyorum gece 3:00’e kadar çalıştım eve gittim yürüyerek sabah oldu uyku tutmadı zaten o şekilde kalkarsın spora salonuna gidersin sabah 6:00’da oradan maç alanına ve maç alanına gittik benim o cumartesi pazarım boşa gitti dikkatsiz hocalarım yüzünden maça da çıkamadım plansız programsız bütün emeklerim heba oldu. O hocalar da ayrı bir vaka bütün zamanımı çalan varlıklar irtibatı kestim iki buçuk yıl önce benden uzak olsunlar neyse..

O haftam benim boşa geçti ve normal işe devam ediyoruz ama ben diyorum bu şekilde bu iş yürümez ben her hafta izin alamam maç için sürekli bu adam bana izin vermez benim başka bir yol bulmam lazım. İş değişikliği ama öyle bir iş olacak ki esnek sporumu rahat yapabileceğim.

Kendi kendime izin vereceğim falan. O sırada bir ağabey ile tanıştık vizyonsuz ağabey dediğim adam. Bu kamyoncu bana dedi ki gel seni de aldırayım bizim oraya çok rahat işimiz günde üç dört saat çalışıyoruz ondan sonra serbest, ben şoke oldum, dedim; o nasıl bir iş? Arayıp da bulamadığım bir iş ağabey, beni aldır oraya dedim, ne yapmamız gerek?

Önce bir kamyon alacağız sana sonra şirket kuracaksın kendi işinin patronu olacaksın falan dedi. Ama iş çok rahat falan ben az çalışma kısmına takıldım iş umurumda değil spora istediğim gibi gidebileceğim ya bunu duydum bana yeter. Sonra ben hemen bir kredi patlattım. 50 bin TL borca girdim gittim kamyon aldım o işe girdim şirket kurduk vs.. (Yıl 2016, kasım ayı 50.000 TL çok iyi para matbaa da maaşım 1.730 TL idi asgari ücret 1.300 TL idi yaşım 23 o sırada.)

Gittim Antalya’dan kamyon aldım pedere hiç bahsetmedim bile, bir ay sonra öğrendi kamyon alıp işi bırakıp iş değiştirdiğimi bilse izin vermezdi, zaten takan kim ama yine de habersiz yaptım. Sonra iyi yapmışsın dedi işe girdim ama iş nasıl zor ulan bana anlatılan gibi değil.

İşin faaliyet konusu şu; meşhur gıda ürünleri hepimizin marketlerden alıp yediği bunların pazarlama deposundan alıp İstanbul’daki marketlere ve depolara dağıtmak, günde üç dört ton civarında malı tek başım on beş yirmi mağazaya dağıtmak ve teslim etmek plasiyerlik bir bakıma, bu işe girdim.

Ama nasıl yoruluyorum spor da neymiş… Sporda yorulduğumun iki katı!

İlk hafta lanet ettim böyle iş olmaz olsun dedim. Adres bulamıyorum müşteriler kıl herifler.

Ürünleri tanımıyorum falan ama girdik bir dünya borcun altına, mecbur çalışacağız.

Şöyle söyleyeyim o adam bana günde üç dört saat çalışıyoruz şu kadar çok para kazanıyoruz dedi vs. Ben ilk gün kahvaltı bile yapmadan tam 14 saat çalıştım bu şekilde bir kaç ay sürdü zar zor alıştım ortalama günde beş altı saat çalışıyordum ama çok yoruluyordum kolay mı o salça kolileri taşımak süt kolileri tek başına market içlerine taşımak, uyuz market müdürleri ile uğraşmak, mal kabulü yapan terminal ile işlem yapan kızların havasını, tribini çekmek.

Günde yirmi tane mağazaya gidiyorsun ve o ürünü yetiştirmen lazım İstanbul trafiği, park sorunu cabası koca kamyonla öyle bu işleri hallettim.

Ve akşam olduğunda da salona gidip antrenman yapıyordum maçlara hazırlanıyordum maç hikayelerini biliyorsunuz zaten.

Üç yıl bu şekilde geçti, o işten para kazanmadığımı anladım. Kamyonu sattım şirketi kapattım benim için çok büyük tecrübe oldu işletme açısından.

Sonra ev aldım ve tabi bu sırada iş aradım. Benim hoca kılıklı adamlar beni oyaladı zamanımı çaldı iş buluruz diye falan. Ben istiyorum ki tekrar matbaaya dönmeyeyim sporumu yapabileyim.

Sporumu yapabileceğim bir iş olsun ona göre bir iş bulayım. Çünkü biliyorum ki matbaaya dönersem spor yapamam abuk subuk yoğun mesai saatleri var.

Sonra bu hocalar yalan dolan çıkınca bir hayalim daha olan sporu bırakmak zorunda kaldım.

Neden? Para yüzünden.Sevdiğim, tutkuyla bağlı olduğum, onca yıl zorluklarla bir yerlere geldiğim sporu bıraktım. Seçim yapmam gerekiyordu. Ya evimin taksitini ödeyeceğim ailemi ve kendimi kiradan kurtaracağım sorumluluk sahibi olacağım ya da hayallerin peşinden gideceğim spor yapmak için bunları gözden çıkaracaktım bende sporu gözden çıkardım mecburen ama çok dokundu bu bana. Uğruna hayallerim için emekler verdiğim sporumu bırakmıştım parasızlık bu konu da yine canımı sıkmıştı ama neyse demiştim.

O sırada yıllar sonra tekrar ikinci kez bir aşk acısı ile sarsıldık.

Spordan sonra da demiştim bu sefer evlenirim artık ne yapayım yaşım 27 oluyordu, bu sefer de kendimi evlilik hazırlıklarına soktum. Sevdiğim bir kadın vardı uzun süren bir ilişki pandemi de işsizlik patladı sıkıntılar baş gösterdi ve o çok sevdiğimiz kadından bazı ekonomik şartları öne sürerek evlensek nasıl geçiniriz bu şartlar da gibi cümleler duyunca ben bayağı bir şoka uğradım.

Ve bir şekilde o da bitti.. Bu sırada ben kendimi. Çok kötü hissediyordum.

Bu sırada artık boşluğa düşüyor insan ne yapacağını bilemiyor. O sırada dedim bari motosiklet alayım kafa dağıtırım onunla ilgilenirim motosikleti büyüttüm falan borca girdik zaten o hikayeleri de anlattım ama kısaca özet geçiyorum bu sefer de bende motosiklet tutkusu başladı. 27 yaşımdan sonra motosiklet tutkunu oldum, çok sevdim, dedim bir de kamera alayım falan video çekeriz içerik üretir gezerim ve motosiklet gruplarına katıldım hepsi benden yaşça büyük insanlar, 40 yaş üzerinde işleri güçleri halleri vakitleri yerinde insanlar.

Bende kendimi onların seviyesine çıkarmaya çalışıyorum, onlara ayak uydurmaya çalışıyorum ama tek sıkıntı bende gelir yok, ben direkt o seviyeye çıkmaya çalışıyorum,bir gruba dahil olup boşluğumu öyle tamamlamak için uğraşıyorum bunu neden yaptığımın farkında değilim ama o an öyle şeyler yapıyorum bunları yeni fark ediyorum.

Çünkü Facebook’da İnstagram’da bakıyorum adamlara nerelere gitmişler yurt dışı turları her türlü ekipman, motorları janti kıyak, bende benimki de olsun onlar gibi diye diye kendimi batırdım.

Yani ben nasıl onlara ayak uydurabilirdim bu sosyal medya algısı bana ihtiyacım olmayan şeyleri ihtiyacım varmış gibi gösterdi benim olmayan paralarla kredi kartından harcamalar yaptırttı.

Öncesinde de 2020 pandemi de para işlerine kafa yormam gerektiğini düşündüm 2020 mayıs başları gibi evde bir ay yatmıştım dükkan kapanmıştı ve maaşı eksik aldık ve bir ay sonramı göremiyorum bankadan krediye onay gelsin diye bekliyoruz bu olay çok canımı sıktı.

Ve Araştırmalara o zaman başladım ilk önce yatırım olarak önce BES’i araştırdım borsa ile alakam yok yatırımı zaten anlamıyorum. Zaten anlasam motosiklet falan almazdım sonradan anladım ne paralar ne masraflar ettim iş işten geçtikten sonra 2020 mayıs da finansı araştırmaya başladım 2020 aralık son günlerinde borsayı duydum o sırada büyük bir borç yükünün altındaydım ve hem maddi sıkıntılar hem de duygusal olarak acı ve sıkıntı çekiyordum benim için tamamen tek başıma yalnız başıma kaldığım uzun bir dönem oldu zaten oradan sonra bende aydınlanma başladı.

Borsayı tanıdım falan bir anda hayata dair umutlarım yeşermeye başladı. Onca olumsuz şey arasında öğrendiğim şeyler beni ne kadar mutlu edip umutlandırdı size anlatamam.

O an hayatımda yaşadığım her şey gözümün önünden geçti gariban fakir bir ailede doğmak, gariban bir hayat geçirmek ve maddiyat yüzünden istediğim hiç bir şey gerçekleşmedi bunları düşündüm ne okula gidebildim, ne sevdiğim sporumu yapabildim, ne sevdiğim kadınla evlenebildim.

Ne motosikletime doya doya binebildim, ne de bir motosiklete kask kamerası bile alamadım video çekimi için. (İstediğim iyi kamera bir aylık maaşımdan fazlaydı.)

O an tüm bunları düşündüm dedim ki gariban sen yanlış yerlerde vakit harcıyorsun.

Sen olaylara tersten başladın tamam spor hayalin olmadı onu sineye çektin.

Diğer okul hayatında olmadı onu da geç.

Aşk hayatın zaten sıkıntılı 😂 onu da geç.

Motosiklet alıp turlar yapayım dedin benzin çıktı nerelere (onu da satışa çıkardık) sen bırak başkalarının hayatını seyretmeyi sen kendi hayatına bak dedim.

Sen tüm bu hayallerini sevdiğin şeyleri yapamadın. Ama bunlara engel olan bir şey vardı bunlara ulaşmana engel olan bir şey?

Para! Bunları yapamamanın tek nedeni para!

Sen dedim önce para kazanmayı öğren.

Ben hayatımda hiç çok para kazanmak odaklı olmadım hep ay ayına denk giderdi banka da ufak bir miktar olurdu kötü gün parası o da beni maksimum iki ay götürürdü onun dışında ekstra çok param olsun diye düşünmedim kafa yormadım ve çokta para harcadım şu an börek hesabı yapıyoruz 😂

Ama zamanında ne paralar ezdik. Beni yeni tanıyanlar cimri zannedebiliyor.

Neyse işte, o zaman bütün hayallerimden tutkuyla bağlı olduğum şeyleri gözümün önüne aldım ve dedim sizi seviyorum ama size ulaşamıyorum.

Size ulaşmak için bir sorunu çözmem gerekiyor finansal sorunu halletmeliyim öncelikle ki ondan sonra sevdiğim hobilerime vakit ve nakit harcayayım.

Ve tabi bundan sonra finansal yatırıma ağırlık verdim kendimi geliştirmeye derken artık bu da bende hobiye ve tutkuya dönüştü. Artık bu benim için bir hayat mücadelesi yaşam gayesi oldu yaşamımın gayesi para değil paranın benden esirgediği şeyleri alabilme hedefi. Para burada amaç değil bir araç.

Bu zamana kadar benim yaptığım şu; sorunlar yaşadım, sorunları tespit ettim, sorunları çözmek için harekete geçtim kendime karşı dürüst oldum kendime karşı dürüst olmasam hiç bir şeyi değiştiremezdim.

Hasta hasta olduğunu kabul etmezse tedavi edilemez. Ben önce kendime dürüst olup sorunlarımı bulup sorunları çözmeye (tedaviye) başladım, şu an hedefime ulaşmak için niyetliyim, niyetim gayrete dönüşüyor.. Gayretim de hedefime dönüşüyor ..

İçimde tıpkı o zamanlar ki spor zamanında beni maça göndermeyen usta başının içimi yaktığı o motivasyon ateşi var.

Şu an hedefe kitlendim içimde bir motivasyon ateşi yanıyor.

Ben bu işi öğreneceğim ve bu işte başarılı olacağım diye yanıyor.

Her gün kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Artık bu bende hayatımın amacına dönüştü ve oyun gibi oldu, yani her sabah 5:00’de kalkıp analiz çalışmaları, disiplin ile yatırım tasarruf yolları aramalar falan bunların hepsi o motivasyon ateşi ile kaynaklı ve bu iş bana fazlasıyla da zevk veriyor.

Ben bu yolculuktan keyif alıyorum amacım var amacım olmasa ben yaşayamam ki.

Ne demiştim en başta 22 yaşında matbaada çalışırken?

Ben buraya ait değilim. Ben buradan bir gün kurtulacağım. Onun için o zaman da aynı çabayı verdim, bugün de, o zaman başarılı olamadım acemiydim toydum cahildim (Neşet Baba’dan cahildim dünyanın rengine kandım türküsünü seslendiriyorum içimden) ama şimdi daha emin adımlarla ilerliyorum hedefime doğru. Bu şekilde ilerlerken hayattan çok keyif alıyorum mutlu oluyorum.

Yeni şeyler başardıkça kendimi daha iyi tanıyorum, artık yapabildiklerimi görmek kendi kapasitemi keşfetmek beni daha mutlu ediyor eskiden kendimi tanımıyordum ki.

Şimdi tanıyorum o yüzden güveniyorum kendime önceden yapabildiklerim bana güç veriyor

Bu şekilde devam edeceğim ve varacağım hedefime.

Şimdi gelelim esas konumuza.

Hayatı yaşamak zevk ve keyif almak, mutlu olmak.

Zenginler mi daha çok zevk alıyor hayattan fakirler mi?

Bence ikisi de değil. Yarını için bir hedefi olanlar bir gayreti olanlar gayret edip elde ettikleri emekleri ve başarıları ile mutlu olanlar bu hayattan zevk alıyor.

Düşünsenize bu hayatta aileden zenginsiniz hiç bir yokluk görmemişsiniz her şeyi elde etmişsiniz nasıl kendinizi tatmin edeceksiniz ne ile?

Gerçekten samimi düşünün olağan üstü bir zenginlik olduğunu düşünün gerçekten mutlu olur muyuz?

Bence olmayız. Bunu şunun gibi düşünün, çok basit, bilgisayar oyunu gibi; hile şifresi yazıp o oyundan ne kadar zevk alabilirsiniz? On dakika, yirmi dakika, yarım saat, bir saat sonra sıkılırsınız.

Çünkü ortada sizin ürettiğiniz uğruna mücadele verdiğiniz bir emek yok ki.

Çok basit hile yaptınız şifre yazdınız kazandınız ilk başta zevkli gelebilir ama bir süre sonra sıkılacaksınız.

Çok para da böyle bir şey her şeye sahip olan çok varlıklı insanların da başka sorunları var gerçekten mutlu değiller çünkü tatmin olacakları yeni şeyler yok ya beyni uyuşturacaklar ya kendilerine bir uğraş bulacaklar ya da depresyona girecekler. Para ile olmuyor her şey.

Emek vermek lazım, beynimizdeki o haz duygusunu harekete geçirecek olan başarma hissimiz, bir şeyler başarmışsak bizi mutlu eder. Bir süre sonra o gider yeni başka şeyler bulmak zorundasınız yani sürekli bir şeyler ile uğraşmak ve mücadele etmek zorundasınız başarılı olmak için.

Bunun sonu yok, derler ya hani; “mutlak mutluluk yoktur, mutlu anlar vardır, sürekli mutlu olamayız o mutlu anları yaşamaya çalışırız sadece” Bunun için emek vermek gerekiyor. En başta Warren Buffett amcanın da hikayesindeki gibi; o adam parayı kazanma duygusu ile tatmin olmuş. Ama o parayı hiç yememiş tek hayali de kazandığı paraları ölürken topluma vakıflara hediye etmek bizim orada gördüğümüz kısım para ama asıl kaçırdığımız O adamın o işi yaparken aldığı haz..

Adam kazanmaktan haklı çıkmaktan keyif alıyor. Para onun için bir araç sadece .

Bizim de böyle olmalı, kendimize hedefler bulmalıyız. Hedefsiz bir insan yaşayamaz ben hedefsiz ömür boyu aynı işte yaşayıp aynı dolmuşla gidip geleceğimi düşünmek istemiyorum umudum olmasa inanın yaşayamam. Beni hayata bağlayan hedeflerim, hedefe varma umutlarım ve arada yaşadığım mutlu anlar beni hayata bağlıyor..

Neyse yine çok konuştum kusura bakmayın.

Okuduğunuz için teşekkür ederim

Saygılarımla

Bir yorum

  1. ali şamil ali şamil 12 Mayıs 2024

    Üstad seni okudukça aklıma bir yandan rocky balboa geliyor bir yandan eric hoffer geliyor. Sana kısaca erik hofferdan bahsedeyim belki de biliyorsundur ben tesadüfen bir kitabını okuyarak tanımıştım. Neyse eric hoffer küçük yaşlardayken geçici bir körlük yaşıyor ama adamın da müthiş bir okuma tutkusu var. Neyse sonra iyileşince tekrar kör olacağım korkusyla adam deli gibi okumaya başlıyor. Hayat hikayesi ve zorlukları sana çok benzer bir bakıyosun halde çalışıyor bir bakıyorsun madende çalışıyor. Ama daima evini kütüphanenin dibinde tutuyor. Neyse farklı sektörlerde çeşit çeşit insanla tanıştıktan ve bilgi birikimi de arttıktan sonra psikoloji ve sosyolojinin müthiş harmanlandığı Kesin İnançlılar kitabını yazıyor. Kitap fransız devrimi gibi kitle hareketlerinin nasıl oluştuğunu bireyin hangi motivasyonla bu oluşuma dahil olduğunu muazzam biçimde anlatıyor. Kitabın bence en can alıcı cümlesi şuydu ” Bir insanın kendi mükemmelliğine olan inancı ne kadar zayıfsa, ulusunun, dininin, ırkının veya inandığı kutsal amacın mükemmelliği yönündeki iddiası da o kadar güçlüdür.” Mevzu birey olabilmek birey olarak birey olarak bir şeyleri başarabilmek. Yazdığı kitabın eşi benzeri olduğunu sanmıyorum insanın ufkunu inanılmaz açıyor tavsiye ederim. Ayrıca senin de “çalışmak yetenek ve şansı yener” sözünü çok beğendim bu fikri bende savunuyordum daima ama bunu 4 keelimeyle bu kadar net ifade edemedim güzelmiş bunu çalıyorum senden güzelmiş. Bu arada ben twitterdan ali şamil geçen gün antrenman videona yorum yapmıştım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerik korunmaktadır !!