Gariban çok yorgun, uyku moduna geçiyor.
Geçmeden önce de şunu düşünüyorum; topluma kitap okumuyor diye kızıyoruz ama, ben bile kitap okumayı sevdiğim halde bekar halim ile zor zaman ayırıyorum. Evli, çoluk çocuklu, sıradan işçi insan nasıl okusun kendisini geliştirsin?

Günün 10 saati çalışarak. Ev iş arasındaki mesafe olarak şanslı ise en az işe gidiş geliş 2 saat desek gününün 12 saati iş ve yolda geçiyor… Hadi sabah akşamda yarım saatten 1 saatte hazırlanması de 13 saat. Bu adam/kadın eve gelecek, yemek yapacak yiyecek, çoluk çocuğu ile vakit geçirecek ve uyuyacak.
8 saat standart uyku desek 13+8= 21 saati gitti kaldı 3 saat.O üç saatte yemek hazırlayacak eşi veya çocuğu ile o üç saatini geçirecek ve o yorgunluk ile adam kendini geliştirip kitap okuyacak!
Çok zor!
Bu yüzden toplumun gelişmesi çok zor.
Bunu yapabilecek insan sayısı çok az.
Bir insan kendisini geliştirmek istiyorsa eğer, kendisini bu işlere adaması ve bir şeylerden fedakarlık etmesi gerekiyor…
Son zamanlarda bu konuları düşünüyorum.
Birde eşiniz kitap düşmanı çıktıysa vay halinize!
Çok yakın tanıdığım var. Adam zeka küpü, kafa acayip çalışıyor. Ama eşi zır cahil. Evinde kitap barındırmıyor. Çöpe atıyor, dolayısıyla adamda cahil oluyor. İstediğin kadar zeki ol. İçini bilgi ile doldurmadıktan sonra bir işe yaramaz.
Bir insanın bilgisi olmadığı konuda fikri olur mu? Olmaz. O yüzden evlilik, eş seçimi bunlar önemli konular. Cahil ve kitap düşmanı bir kadın yüzünden çok zeki bir adam da cahil kalabiliyor.
“Hayatınız seçtiğiniz kadındır” diye bir yazı okumuştum 16’lı yaşlarımda. Yeni yeni çevremi gözlemleyerek farkına varıyorum. Çok doğruymuş.
Ben yalnız kalmayı ve kendime zaman yaratıp, kendimi geliştirmeyi tercih ediyorum. Hayatımı bu şekilde tasarlamayı düşünüyorum. Bu aralar tek düşüncem bunlar.
Bir karavan al. Çalışma saatlerini kendin belirleyebileceğin kendi işini yap.
Ve kendini geliştir.
Ve kendinden başka sorumluluğun olmasın.
Felsefem bu.
Bakalım yaşam ne gösterecek?
Göreceğiz…
İlk yorum yapan siz olun