2010 Berkshire Yıllık Toplantısı’nda bir hissedar Warren ve Charlie’den kendi hayat teorilerini betimlemelerini istedi. Ben yanıtın akılcılık olacağını düşünmüştüm fakat Charlie beni şaşırttı. Hızla mikrofonu kavradı ve “Pragmatizm!” diye duyurdu. Koltuğumda doğruldum ve dinlemek için öne doğru eğildim. “Pragmatizm. Mizacınıza uyan şeyi yapın. İşe yarar şeyi yapın ve onu yapmayı sürdürün,”dedi Charlie. “Bu hayatın temel algoritmasıdır, işe yarayanı yineleyin.” Bu Warren veya Charlie’den pragmatizm sözcüğünü ilk duyduğum zamandı ve daha fazlasını öğrenmeye değer olduğunu biliyordum.
Pragmatizm tam olarak nedir ve nereye uygundur? Akılcılığın yatırımda başarılı olmak için gereken bir şey olduğunu biliyoruz fakat okumalarım beni pragmatizmin sürekli bir şekilde başarılı olmak için gerekli olan şey olduğu sonucuna yönlendirdi.
Amerikan pragmatizmi, bu bölümde incelemiş olduğumuz başka felsefi modellerin aksine, göreceli açıdan yenidir. Berkeley, Kaliforniya Üniversitesi’ndeki 1898 konferansında William James tarafından tanıtılmıştı; James konferansa “Felsefi Kavramlar ve Pratik Neticeler” adını vermişti. Konferans esnasında James “Pragmatizmin esası, Peirce ilkesi” diye adlandırdığı şeyi tanıtmıştı. Bu, dostu olan filozof Charles Sanders Peirce’a bir saygı ifadesiydi. Yirmi yıl daha önce James Peirce’ın yayını olan “Fikirlerimizi Nasıl Aşikâr Hale Getiririz” yazısından derinlemesine etkilenmişti. Bu yazıda, “Felsefenin tüm işlevi eylem alışkanlığı oluşturmaktır,” diye ifade geçiyordu. Gerçekten pragmatizm sözcüğü eylem anlamına gelen Yunanca sözcük, pragma’dan türetilmiştir.
Pratik kelimesinin kökeni bu ifadedir. Peirce’ın iddiası bizim inanışlarımızın gerçekten eyleme geçmek için kurallar olduğu idi.
William James kariyerine bir filozof olarak başlamamıştı. 1869 yılında tıp derecesi elde etmiş fakat hiçbir zaman tıp uygulamaları yapmamıştı. Bunun yerine ilgi alanını psikoloji üzerine odaklamış, kendisinin ruh hastalığı diye adlandırdığı şey üzerine çalışmalar yapmıştı. James özenli bir şekilde Romali Stoacı Marcus Aurelius üzerine çalışmıştı. Aynı filozof Ben Graham’ı da öylesine etkilemişti ki Graham zihinsel sağlık krizlerinden mustarip olan dostlarıyla paylaştığı günlüğünde onun düşüncelerini derlemişti. James 1890 yılında The Principles of Psychology (Psikolojinin İlkeleri) başlıklı, yazması on iki yılını alan bin iki yüz sayfalık anıtsal kitabını iki cilt halinde yayımladı. Ânında psikoloji alanında önde gelen düşünürlerden biri olarak tanınır hale gelmişti.
Bu durumda nasıl oluyor da James’i bugün bir psikologdan ziyade bir filozof olarak düşünüyoruz? Doğrusu, ikisi arasındaki mesafe büyük değildir. Her ikisi de zihnin işleyişiyle ilgilidir. Psikoloji zihinsel kusurları incelerken, felsefe daha iyi karar vermenin bir aracı olarak düşünmeyi geliştirmenin yollarını arar. James’in felsefesi “onun sağlıklı-zihinlilik diye adlandırdığı” şeyi ve bugünlerde pragmatizm diye adlandırdığımız şeyi işlemiştir.
William James’in babası Henry Sr. Amerikalı bir ilahiyatçıydı. Çalışmalarında William James’in entelektüel vaftiz ebeveyni haline gelecek olan Ralph Waldo Emerson ile tanışmış ve dost olmuştu. 1837’de Emerson “yeni bir düşünme türünün gelişini müjdeleyen” bir yazı olan “Amerikalı Akademisyen”i yazmıştı. O zamanlar gelecekteki vaftiz oğlu hakkında konuşmakta olduğunu bilmiyordu. Amerikan felsefesinin liderinin örtüsünü Emerson’ın üzerinden kaldıran kişi William James idi.
Pragmatizm emsalsiz bir biçimde bir Amerikan felsefesi diye adlandırılmıştı fakat onun çekirdeğindeki felsefe yapmanın yöntemi şeklinde bir felsefe değildir. Pragmatistler mutlak standartlar ve soyut fikirler üzerine değil, daha çok neticeler üzerine dayanır. Bunlar gerçekten işe yarayan şeylerdir ve hedeflerinize ulaşmanızda yardımcı olur. Aslında James filozofların metafiziksel meseleleri kanıtlamaya veya çürütmeye çalışarak soyut ilkeleri tartışmakta çok fazla zamanı boşa harcadıklarına inanmıştı. Bunun yerine, bir felsefi görüşün başka birinin üzerinde tutulmasından gelen pratik etkilerin ne olduğunun sorulması gerektiğini savunmuştu. James ünlü ifadesinde daha açık bir şekilde, bir kişinin pratik deneyimi üzerinden belirli bir inanışın “nakit değeri nedir?” diye sorar. Eski felsefi inanışlardan yenilerini nasıl elde ederiz? James’e göre, süreç herhangi bir bilim insanının takip ettiği süreçle aynıdır. “Pragmatizm: Hakikat Kavramı” başlıklı makalesinde şu şekilde açıklar: Bireyin halihazırda eski fikirlerinin bir yığını vardır fakat gerilim yaşamasına neden olan yeni bir deneyimle karşılaşır. Birisi onlarla çelişir; veya bir düşünme ânında fikirlerinin birbiriyle çeliştiklerini keşfeder; veya birbiriyle bağdaşmayan olgular olduğunu işitir; veya içinde tatmin olmaya son veren arzular yükselir. Netice ta ki zihni bir yabancı olana kadar içe doğru sıkıntı yaşamak ve daha önceki fikirler kütlesinde değişikliklere giderek kaçma arayışında olmasıdır. Onların olabildiğince çoğunu muhafaza eder çünkü bu inanış meselesinde bizler son derece tutucuyuzdur. Böylece ilkin bu düşünceyi değiştirmeye çalışır ve ardından (çok çeşitli biçimlerde değişime direnildiği için) bazı idealar en sonunda ortaya çıkana kadar, daha sonraki fikrin zarar vermesini minimum dereceye indirerek önceki yığın üzerine aşılama yapar. Yığın ve yeni deneyim arasında aracılık eden bazı idealar vardır ve onları en isabetli şekilde işletir.
Pragmatik bir çıkış noktasına sahip olanlar yeni bir ideayı kolaylıkla benimserken daha eski hakikatler mümkün olduğunca az bozulmayla korunmaktadır. Yeni hakikatler bir noktadan diğerine ulaşmamıza yardımcı olan arabulucular, geçişi yumuşatanlardır. James, “Düşüncelerimiz kendi ara bulucu işlevlerini başarılı bir şekilde kullandıkça hakikat haline gelmiştir,” der. Eğer bir inanış bir yerden başka bir yere gitmemize yardımcı oluyorsa doğrudur ve “nakit değere” sahiptir. Doğruluk bir isim değil, bir fiil haline gelir.
Bu durumda pragmatizm mutlakların ıssız adası üzerinde sahile vurmuş hale gelmeksizin belirsiz bir dünyayı dolaşmaları için insanlara olanak tanıyan bir süreçtir. Pragmatizmin önyargıları dogmaları veya katı dinsel nizamları yoktur. Herhangi bir varsayım beslemez ve herhangi bir kanıtı göz önünde bulundurmaz. Eğer olgulara ihtiyacınız varsa olguları alın. “Kısacası, pragmatizm Tanrı’yı arayış alanını genişletir,” der James. “Tek olası hakikatin sınaması bizi yönlendirmede en iyi şekilde işe yarayan şeydir.”
Pragmatizm felsefesi ile Charlie’nn akılcı bir şekilde eylemde bulunmak için ahlaki zorunluluğu arasında nasıl bağlantı kurarız? Aslında William James de aynı soruyla boğuşmuştur. Lowell’de bulunan Massachuttes Üniversitesi’nde felsefe profesörü olan John Kaag’a göre, James’in pragmatizmi görgücülük ve akılcılık arasındaki farklılıklara köprü işlevinde bulunmakla kalmaz, ayrıca akılcılık ile pragmatizmin kendisi arasında ilişki kurmaya yarar.
Kaag bize Amerikan pragmatizm felsefesinin “ağaçlar üzerine odaklanmış düşünürler ve yalnızca ormanı görenler arasında, birbiriyle rekabet eden kurumsal ekoller arasında uzlaşmayı hedefleyerek felsefi bir orta noktayı temsil ettiğini” anlatır. Ve James’in her ikisini de görmek istediğine inanır. Kaag, hayatının son yıllarını birbiriyle rekabet halindeki iki düşünce ekolü olan akılcılar ve görgücülerin idealarını sentezleyerek geçirmiş olan Immanuel Kant ile James’i karşılaştırır. James, kendi adına, akılcıları ” yumuşak huylu” ve görgücüleri “katı düşünceli” diye adlandırmıştır ve etik veya bilimsel olsun ya da olmasın hiçbirinin ötekinin deneyimlerini tanıdığının görülmemesinden kaygılanmıştır. Ona göre kişinin kendi anlayışının oluşmasında etik veya bilimsel olup olmadığı merkezi öneme sahiptir.
Bu durumda, James’in pragmatizmi katı düşünceli biliminsanı ve yumuşak huylu idealist arasında bir köprü sağlanmasına yardımcı olan bir Kantcı form idi. Kaag’a göre, James bu bakımdan “Kant’ın artıklarını toplamıştı.”
Miller Değerleme Ortaklığı’nın kurucusu ve başyatırım yetkilisi ve Legg Mason Değerleme Vakfı’nın eski portföy yöneticisi Bill Miller akılcılık ve pragmatizm hakkında uzun süreli ve sıkı düşüncelere sahiptir. “Değer Yatırımı Evrimi” başlıklı bir sonraki bölümde Miller ile bir kez daha bir araya geleceğiz. Kendisi, katı bir tanımlama şeklinde, bir pragmatist olmaksızın bir akılcı olmanın olanaklılığını ve zorunlu bir şekilde akılcı olmaksızın pragmatik olmanın olanaklılığını ortaya koyar. Ancak uygulamada iki felsefi yaklaşımın birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğuna sıkı sıkıya inanır. “İşe yarayan şeyi yapmak, pragmatik olmak, akılcı olmaktır,” diye açıklar. “Akılcı mantığını talep ettiği şeyin soyut bir teorisiyle bağlı olmayı zorunlu kılmaz fakat gerçek dünyada işe yarayan şeyle bağlı olmayı zorunlu kılar.”
Bir sonraki bölümde ele alacağımız gibi, pragmatizmin alametifarikası olan bir ideanın “nakit değeri” Warren’a değer yatırımının Kademe Bir’den Kademe İki’ye ve ardından Kademe Üç’e geçmesine yardımcı olan şeydir. Pragmatizmi akılcılığa Kantçı bir yaklaşım ile harmanlayan felsefi bir bakış açısı onun başarılı yatırımlarla dolu altmış beş yılı için güçlü bir temel olduğunu kanıtlamıştır.Sektörde, bir yıldız oyuncu portföy yöneticisinin başarılı olma ömrünün nadiren on yılı aştığı bir noktada, bu başarı rekoru bu bölümde anahatları çizilmiş olan felsefi dersleri okumamız, çalışmamız ve benimsememiz için bizi çağırır.
Bitirirken….
Para Kurdunun inceliklerini değerlendirmek için değer yaratan işletmeleri tanımlama, satın alma ve idare etmede gereksinim duyacağımız yatırım yöntemlerini tam olarak kapsamak kritik önemdedir. “İşletmeye Dayalı Yatırım” başlıklı Dördüncü Bölüm’de bu çekirdek yetkinlikleri keşfedeceğiz. Ancak bu öykü bundan ibaret değildir çünkü bu bölümde öğrenmiş olduğumuz gibi, yatırım dünyasını anlamamızda felsefi bir temel eşit derecede kritiktir.
Öyleyse Para Kurdu hakkında ne söyleyebiliriz?
Para Kurdunun, Ralph Waldo Emerson tarafından tanımlandığı gibi, özgüvenli olduğunu söyleyebiliriz. Para Kurdu neye sahip olduğunu ve nedenini bilir ki bu onun özgüvenini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda borsanın negatif korku ve hırs duygularına yönelik Stoacı tutumunu pekiştirir. Para Kurdu, Charlie Munger tarafından anahatları çizildiği gibi, farklı disiplinlerdeki başlıca zihinsel modelleri çalışma aracılığıyla dünyevi bilgeliği inşa etme arayışındadır. Aynı derecede önemli olan, Para Kurdunun başkalarının yaptığı hatalardan sakınmak için başarısızlık çalışması yapmasıdır. Para Kurdu akılcı bir zihindir fakat hem a priori hem de a posteriori deneyimleri bakımından akılcıdır, her ikisinin birleşiminden gelen en büyük faydanın tam olarak farkındadır. Son olarak, Para Kurdu pragmatiktir: Onu takdir eder fakat öğrenmeye bırakılan şeye saygılıdır.
Kaynak: Warren Buffett/ Para Kurdunun Zihninde/(Sayfa 71-76)
Yazar: Robert G. Hagstrom
Çeviren: İbrahim Şener
İlk yorum yapan siz olun