Şimdi dolmuşta eve giderken ben bu mesleğimi neden sevmediğimi düşünüyorum, buldum.
Yani sürekli aynı şeyleri tekrar ettiğim ve zihnimi yoracak bir eylem gerekmediği için zaman geçmiyor. Doğal olarak da sıkılıyorum.
Bu sıkıcı geçen zamanda beni meslekten soğutuyor.
Mesela ayar yapma kısmı çok zevkli. Çünkü orada bir analiz etmek ve düşünmek gerekiyor.
Nereden ne hata var acaba diye düşünürken hem zaman hızlı geçiyor hemde problemi çözüp sonuç aldığım için keyif alıyorum.
Ama ondan sonra saatlerce çıkan işi almak beklemek acayip sıkıcı.
Ben bunu sevmiyormuşum.
15 yıl sonra şimdi düşünürken farkına vardım iyi mi?
Geçen akşam patronun da dediği gibi; “senin kafan düşünce emeğine yatkın ondan sevmiyorsun” demişti.
Hakikaten de düşünürken bir işin üzerine, problemin üzerine kafa yorarken inanılmaz keyif alıyorum.
Sabahları yaptığım dersler, analizler bana o yüzden çok keyifli geliyor.
Keyifli olmasa sabahın dördünde kalkmam herhalde.
Bulmaca çözmek gibi geliyor sabahları uğraştığım o yazı çalışmaları ve zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Ama iş yerinde böyle olmuyor.
Sorun benim boşta kalmaya tahammülümün olmaması. Anlaşıldı.
Üstad bu gidişle kitap yazarsın artık. Çaban takdire şayan.